Sultan II. Abdülhamid’in entelektüel bakışını yansıtan kütüphanesi
Milli Saraylar Başkanlığı bünyesinde ilk kez kapılarını açan Yıldız Sarayı’nda Büyük Mabeyn Köşkü, Çit Kasrı, Küçük Mabeyn Köşkü ve Has Bahçe’nin yanı sıra II. Abdülhamid Han’ın kütüphanesi de halka açıldı. Saray’ın Silahhane bölümünde kapılarını açan Abdülhamid’in kütüphanesi büyüklüğü ve zenginliği bakımından “benzersiz” olarak tarif ediliyor. Kütüphanede askeriyeden coğrafyaya, felsefeden dinî konulara, polisiyeden zooloji ve botaniğe kadar çok geniş bir yelpazede kitaplar yer alıyor. İlk defa halka kapılarını açan kütüphanede ‘Muhibbi’ mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın divanı, Matrakçı Nasuh’un Kanuni’nin Irak seferini anlattığı kitabı, Kâtip Çelebi’nin Cihannüma’sı ve ünlü hattatların kaleminden çıkan Kur’an-ı Kerim örnekleri yer alıyor.
Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, Yıldız Sarayı’nı Yeni Şafak’tan Ayşe Olgun’a anlattı.
Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı Devleti’nin 34. padişahı olarak 1876 yılında tahta geçti. 33 yıl boyunca tahtta kalan padişah, 27 Nisan 1909’da tahttan indirildi. 10 Şubat 1918’de Beylerbeyi Sarayı’nda vefat etti.
II. Abdülhamid’in askeriyeden eğitim kurumlarına, tıptan müzeciliğe kadar pek çok alanda temellerini attığı modern kurumlar içinde kurdurduğu kütüphaneler, Cumhuriyet döneminin de temelini oluşturan yapılardır. Pek çok kurumun içinde faaliyete geçen bu kütüphaneler yabancı dildeki eserleriyle de oldukça zengindir. Ayrıca Abdülhamid, Yıldız Sarayı içinde de son derece geniş kapsamlı bir kütüphane kurdurur. Abdülhamid’in yine Osmanlı İmparatorluğu’nun elinden çıkan yerlerdeki kütüphaneleri İstanbul’a taşıttığını biliyoruz. Bursa, Balıkesir, Eskişehir gibi şehirlerde kütüphaneler açan II. Abdülhamid’in yine bugün hâlâ ayakta olan Beyazıt Kütüphanesi’ni de kendi döneminde tesis ettiği ve halka açık kütüphane fikrini ilk ortaya atan padişah olduğu biliniyor. Müze-i Hümayun (Eski Eserler Müzesi), Askeri Müze, Bayezid Kütüphane-i Umumisi, Yıldız Arşivi ve Kütüphanesi gibi kültür müesseselerini kurup kitap mevcudunu tespit eden ilk kataloglar da yine bu dönemde oluşturuldu.
Öte yandan Yıldız Saray’ındaki kütüphanesini tesis ettirdi.
HER AÇIDAN ZENGİN BİR KOLEKSİYON
Yabancı dillerde Türkiye ile ilgili yazılmış eserlerden, Avrupa ülkelerinde yayınlanan süreli yayınlara, el yazması eserlerden roman ve hikâyeye kadar oldukça geniş bir yelpazeye sahip olan kütüphanede pek çok eser ise saray için çevrilerek kütüphanede yerini aldı. Avrupa’da çıkan tüm önemli gazetelere abone olan kütüphane, zengin bir süreli yayın koleksiyonuna sahipti.
Coğrafya ve seyahatnameler koleksiyonu da oldukça geniş olan kütüphaneden sadece Abdülhamid değil Harem’dekiler de ödünç kitap alıp okurlardı. Abdülhamid’in ise akşamları uyumadan önce kendisine kitap okuttuğu ve özellikle polisiye romanları sevdiği bilinir.
33 yıllık iktidarı süresinde oluşturduğu Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nde değeri yüksek eserlerin yanında özel hazırlanmış kitaplar da bulunuyor. Bu özel hazırlanmış kitaplar arasında Yıldız Albümleri de geniş bir yer kaplıyor. Yine bu albümler arasında olan ve kütüphanede sergilenen Kudüs’te yetişen bitki ve çiçek türlerinin yer aldığı bir albüm ya da İtalya’nın Torino kentinde açılmış bir resim sergisinin kataloğu ya da şehzade fotoğraflarının yer aldığı aile albümleri gibi ilginç başlıklardaki eserler de kütüphanede yer alıyor.
REKOR ZİYARETÇİ SAYISI
Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, Topkapı Sarayı’ndan getirilmiş 15. ve 16. yüzyıla ait el yazması eserlerden, Abdülhamid’in beğenip çeviri yaptırdığı güncel eserlere kadar 7 bin küsur eserin el yazması olduğunu dile getiriyor.
Kütüphanenin ve Yıldız Sarayı’nın halka açılması için altı yıllık bir emek harcadıklarını ifade eden Yıldız, içinde kütüphanenin de olduğu Yıldız Sarayı’nın ziyaretçi sayısı olarak bir rekor kırarak Topkapı ve Ayasofya’dan sonra üçüncü sıraya yerleştiğini söylüyor ve ekliyor: “İlk 15 gün toplamda 110 bini geçtik. Temmuz ayında normalde ziyaretçi sayısı düşük olduğu halde biz ortalamanın üstündeyiz.”
SARAYDA GEZEN KÜTÜPHANE
Dr. Yasin Yıldız, II. Abdülhamid’in bu kütüphaneyi nasıl oluşturduğuyla ilgili ise şu bilgiyi veriyor:
“Bu konuda bizi ilginç bir şekilde yönlendiren mimari bulgularımız oldu. 6 yıllık restorasyon sürecinde, Yıldız albümlerinden tespitlerde ve arşiv kayıtlarına baktığımızda kabaca Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nin üç farklı mekânı gezdiğini tespit ettik. Bunların birincisi bugün Harem bölümünde kalan ve Kadın Efendiler Dairesi olarak bu süreçte ziyarete açılmış olan mekân. Burada Yıldız Sarayı’nın mimari yapısıyla ilgili şu önemli bilgiyi vermek gerekir. Büyük Mabeyn Dairesi’nin dışında, diğer yapıların önemli bir kısmı Sultan II. Abdülhamid döneminde ya genişletilmiş ya yıkılmış ya da yeniden yapılmış. Her binanın ayrı bir hikâyesi olmuş yani. Bunun kütüphane ile ilgisi ise şu:
Kütüphanenin de ilk dönem mimari özelliklerinden ve kayıtlardan anlaşıldığına göre bugün Harem bölgesinde kalan bir bölgede oluşturulmuş. Tavanında bir harita olan odanın bir dönem kütüphane olarak kullanıldığını tespit ettik.
Ama tabii orası çok küçük bir mekân, işin başlangıcı. İkinci mekân olarak ise bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kullandığı, daha evvelden İstihbarat Teşkilatı’nın kullandığı bölümde Silahhane’nin hemen bitişiğinde yer alan Arabacılar Dairesi ile bitişik bir binamız var.
İkinci bir döneminde de kütüphane orada kurulmuş. Bu da fotoğraflarla sabit. Üçüncü bir dönemi ise şu: Bugün sergilenmiş olduğu Silahhane’nin hemen karşısında yer alan ve Güzel Sanatlar Binası diye adlandırılan, aslında bir bölümü Abdülhamid döneminde de sanat eserlerinin sergilendiği bir nevi galeri gibi tasarlanan binanın en ucu kütüphane olmuş. Orayla ilgili de bulgularımız kesin. Zaten fotoğraf albümlerinden de çok net şekilde anlaşılıyor. Tabii bunlar kütüphanenin mimari boyutuyla ilgili bilgiler.”
PADİŞAHIN ENTELEKTÜEL ALTYAPISININ YANSIMASI
“Eserlere gelirsek bu kütüphane çok net gösteriyor ki II. Abdülhamid oldukça ciddi bir entelektüel altyapıya sahip ve bu entelektüel merakları kütüphaneye de yansımış. Kütüphaneyi tamamen şekillendiren de bu entelektüel merakı olmuş diyebilirim.”
Kütüphanede yer alan kitaplar hakkında ise Yıldız şu bilgileri veriyor:
“Kütüphane öncelikle diller olarak epey zengin. Türkçe kitaplar ilk sırada. Ardından Arapça, Farsça, Batı dillerinden Fransızca kitaplar ağırlıkta. Ardından Almanca geliyor. İngilizce daha küçük ölçekte kalıyor.”
Slav dillerinden bazı eserlerle Sırpça ve Bulgarca kitapların da olduğunu dile getiren Yıldız, “Osmanlı coğrafyası, Sultan II. Abdülhamid’in döneminde çok ciddi sayıda Rum, Ermeni, Yahudi gibi milletleri de bünyesinde barındırıyor. Bu durum kütüphaneye de yansımış ve Osmanlı toprağındaki azınlıkların dillerinde de eserlere yer verilmiş” diyor. Ayrıca kütüphanede çok sayıda dini eserler olduğunu ifade eden Yıldız, bu konuda ise şu bilgiyi veriyor: “Mesela Kur’an-ı Kerim’in yanında diğer dinlerin kutsal kitaplarını da hem de bol miktarda kütüphanede görebiliyoruz. Üstelik tek bir nüsha olarak da değil. Tabii ki Sultan II. Abdülhamid ile ilgili bütün hatıralarda çok atıfta bulunulan Delailü’l-Hayrat, Sahih-i Buhari şerhi gibi kitapları da saymamız lazım. İslam’la ilgili kadim eserlerin bu kütüphanede yer bulduğunu özetle söyleyebiliriz. Hadis, fıkıh, akaid gibi temel eserler bu kütüphanenin önemli bir kısmını oluşturuyor.”
SARAY KÂTİPLERİNİN TERCÜMELERİ
Bir padişah olması hasebiyle Topkapı Sarayı’ndaki kütüphanelerden almış olduğu eserlerin de kütüphanede bulunduğunu söyleyen Yıldız şunları söylüyor:
“Kanuni’nin divanının burada bulunmasının başka bir izahı yok. Yine aynı şekilde Matrakçı Nasuh’un kamuoyunda çok bilinen minyatürleri ile süslenmiş olan Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı eseri var. Yine 15, 16 ve 17. yüzyıldan, Şehnameler olmak üzere bazı klasik eserler var. Bunların ağırlıklı bir kısmı Topkapı Sarayı’ndan getirilme. Ancak bunlar yazma eserlerin bir bölümünü oluşturuyor.”
Ayrıca kütüphanedeki yazma eserlerin önemli bir bölümünün de Sultan II. Abdülhamid’in saray kâtiplerine tercüme ettirdiği eserler olduğunu ifade eden Dr. Yasin Yıldız, “Dolayısıyla onlar da yazma özelliği kazanan eserler olmuş. Dünyada çıkan yayınların pek çoğu orijinal dillerinde kütüphanesinde bulundurmasının yanında bunların bir bölümünü de tercüme ettirmiş. Bu tercümeleri el yazması halinde ciltlettirip kütüphanesine katmış. Bu eserler de kütüphanenin önemli bir bölümünü oluşturuyor” diyor.
Peki özellikle yatmadan önce kitap okutan ve en sevdiği kitaplar arasında polisiye romanlar olduğu bilinen II. Abdülhamid’in kütüphanesinde polisiye türünde hangi eserler var? Yıldız bu konuda şu bilgileri paylaşıyor: “Çok bilinen, Abdülhamid’in meraklarını yansıtan polisiye serisinde Sherlock Holmes romanları kütüphanede epeyce bulunuyor.”
NOTLAR PADİŞAHA MI AİT?
“Bu serideki kitapların bir kısmı orijinal bir kısmı ise orijinalinden çevrilmiş. Saray kâtipleri padişaha bu el yazmalarından okumuş.” Bu okunan kitaplarda bazı kenar notlarının da bulunduğunu hatırlatan Yıldız, bu konuda şu bilgileri veriyor:
“Kütüphanedeki eserlerin bazılarının kenarlarına notlar alınmış. Ama bunlarla ilgili şu ana kadar yapılan tespitlerde Sultan’ın notları olduğuyla ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte tabii olma ihtimali de var. Ama ilmi olarak belgelenmediği için Sultan’ın derkenar notları da diyemiyoruz. Ama şöyle bir şey var. Milli Saraylar envanterindeki Topkapı, Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saray, köşk, kasırlarda bulunan çok ciddi bir hat koleksiyonumuz var. Yaklaşık 5 bin parçaya yakın bu eserler içinde tek bir hat eseri II. Abdülhamid’e ait. Sultan’ın zaten diğer müzelerde de pek bilinen bir hat eseri olmadığı için bu çok kıymetli bir levha. ‘Ya Vedud’ ibaresini işlemiş ve gerçekten uzman hattatların burada gelip yaptıkları incelemelere göre kaliteli bir hat olduğunu söylemek mümkün. O nedenle hatla böyle bir ünsiyeti olan padişahın kitaplarında da rastlanılan bazı derkenar notlarının kendisine ait olma ihtimali büyük. Ama bunu henüz ilmi olarak belgeleyebilmiş değiliz.”
SARAY KÜTÜPHANELERİNDEN FARKI
Kütüphanede 29 bini aşkın eserin bulunduğunu ve bu eserlerin 7 bininin yazma olduğunu ifade eden Yasin Yıldız, “Bunun da önemli bir kısmı söylediğimiz gibi diğer dillerden tercümeler. Bir kısmı da Topkapı başta olmak üzere diğer kütüphanelerden edinilen eserler. Tabii 18 ve 19. yüzyıllara ait yazmalar da var. Ama bir bütün olarak baktığınız zaman artık dönemin şartları gereği ciddi anlamda matbu bir kütüphane olduğunu görüyoruz” diyor ve Milli Saraylar’daki diğer saray kütüphanelerinden farkını şöyle anlatıyor:
“Mesela Topkapı böyle değil, Topkapı’da yirmi binin üzerinde yazma eser var. Çok erken dönemlerden başlayıp günümüze kadar gelen eserler var. Ama II. Abdülhamid’in kütüphanesi için şunu söylemek mümkün: Oradan seçilmiş çok seçkin eserler burada var. Mesela mushafların içinde Şeyh Hamdullah’ın, Hafız Osman’ın, Hasan Rıza’nın yani çok seçkin hattatların kaleminden yaklaşık 500 yıllık bir zaman diliminde yazılanlar var.”
İMZALI KİTAPLAR
Son Halife Abdülmecid’in Dolmabahçe’deki bir kütüphanesindeki pek çok eser gibi II. Abdülhamid’in kütüphanesindeki pek çok eserin yazarından ithaflı olduğunun altını önemle çizen Yıldız şunları söylüyor:
“Halife Abdülmecid Efendi’nin kütüphanesinde yaklaşık on binin üzerinde eser var. Bu on binin üzerindeki eserin içinde yazmalar çok az sayıdadır. Yani hemen hemen tamamı Topkapı’dakinin tersine matbu eserlerden oluşur. Ama orada ve burada önemli bir nüans var: Dönemin Avrupalı entelektüellerinin II. Abdülhamid’e ve daha sonra da Halife Abdülmecid’e özel ithaflı eserler göndermiş olmaları.
Mesela Abdülmecid Efendi’nin kütüphanesinde dönemin ünlü Avrupalı yazarlarının ‘Halife Abdülmecid Efendiye saygılarla’ ifadesiyle sundukları eserleri var. Bilindiği gibi Abdülmecid Efendi de çok entelektüel bir portre. Dönemin entelektüel isimleriyle şahsi dostlukları var. Bazılarıyla iletişim halinde. Kitapları basıldıktan sonra Halife Abdülmecid Efendi’ye ithaf ederek ve mektupla kitaplarını göndermişler. Aynı eserlerden Sultan Abdülhamid de de var. Abdülhamid uzun bir saltanat sürdüğü için farklı eserlerini imzalı göndermişler.”
Yine Abdülhamid’in kütüphanesinde geniş bir alanı kaplayan albümlere değinen Dr. Yasin Yıldız, İngiliz kraliyet ailesi tarafından hazırlanan, içinde Kudüs ve çevresinde yetişen bitki örnekleri olan bir albüm keşfettiklerini ve bu albümün kütüphaneye nasıl dahil edildiğini araştırdıklarını dile getiriyor. Yıldız, kütüphanede bazı ülkelerdeki seçkin insanların gönderdikleri mektuplarla belli konularda padişahla görüşlerini paylaştıklarını sözlerine ekliyor.
YAKINDA DİJİTAL ERİŞİMDE
Peki, dünyadaki kütüphaneler ile II. Abdülhamid’in kütüphanesini karşılaştırdığımızda bu kütüphane için neler söyleyebiliriz? Yıldız bu karşılaştırmayı şöyle yapıyor:
“Gerçek bir hükümdar kütüphanesi olduğunu ve II. Abdülhamid’in entelektüel bakışını yansıtan bir kütüphane olduğunu en başta rahatlıkla söyleyebiliriz. İslam dininin klasik kaynaklarından tutunuz da dönemin meşhur yazarlarının kaleme aldığı Batı romanlarına kadar çok geniş bir yelpaze var. Dünyada tabii bu tarz belki sayı olarak, ebat olarak çok daha geniş kütüphaneler var ama bir hükümdar kütüphanesi olarak Türkiye’de elimize ulaşmış en büyük kütüphane bu. Bunda hiç şüphe yok. Tabii ki Osmanlı’nın klasik döneminden bir kütüphane değil ama 19. yüzyılda 33 yıl hüküm sürmüş bir padişahın şahsi kütüphanesinin elimize ulaşmış olması, müze halinde gezilebilmesi ve o kütüphanenin de dijital olarak kullanıcılara çok yakın bir zamanda hizmet vermeye başlayacak olması bence çok kıymetli.”
YILDIZ ALBÜMLERİNİN ÖNEMİ
“Tabii bu önemli kütüphaneyi Yıldız fotoğraf albümlerinden ayrı düşünemeyiz” diyen Yasin Yıldız, albümlerin içeriği hakkında ise şu bilgileri bizimle paylaşıyor:
“Bugün biz Yıldız albümlerini ayrı bir başlık olarak ele alıyoruz. Ama bu fotoğraf albümleri de aslında bakarsak kütüphanenin önemli bir parçası. Yaklaşık bin albümde 36 bin beş yüz civarında fotoğraf var. Bu çok kıymetli bir rakam. Çünkü Sultan II. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nda hem ülkesini yönetirken hem dünyadaki uluslararası ilişkileri takip ederken iletişimin nispeten bir önceki yüzyıla göre çok hızlı geliştiği bir dönemde, fikir sahibi olmak adına dünyanın çeşitli şehirlerini, kendi ülkesindeki şehirleri, kendi ülkesindeki sosyal yaşamı, dünyanın farklı şehirlerindeki sosyal yaşamı, sanayideki ilerlemeleri, kurdurduğu müesseseleri fotoğraflayıp bu fotoğraflar üzerinden değişim ve dönüşümü takip etmesi çok önemli bir hadise. Mesela Hicaz Demiryolu gibi çok önem atfettiği projelerin fotoğrafları var bu albümlerde. Bununla beraber İstanbul da dahil olmak üzere inşa ettirdiği sarayların, kurduğu okullarının hepsinin kapsamlı olarak fotoğraflandığını görüyoruz.
Bununla beraber insan portreleriyle ilgili ilginç ayrıntılar var. Mesela bazı albümlerde Güney Amerika’da yaşayan yerel özgün halkların fotoğraflarını hatta Kızılderililerin fotoğraflarını görüyoruz. Elimizde böyle büyük bir hazine bulunuyor. Bunların belli bölümleri bazı akademik çalışmalara geçmişte konu olmuş ama Yıldız fotoğraf albümleri de tamamıyla bütüncül bir şekilde ele alınıp oradaki mantaliteyi incelemek lazım. Mesela bu albümlerin içinde çok ciddi kataloglar var. Yani dünyadaki özgün kuş çeşitlerini gösteren kataloglar olduğu gibi, bu sarayların çevresinde kullanılacak olan mobilyalar için üretilen dekoratif unsurları barındıran kataloglar bile var. Mesela burada görmüş olduğunuz Harem Kapısı ve onun bitişiğindeki Meydan Çeşmesi, çok klasik bir İtalyan üslubu. Ama Sultan II. Abdülhamid İtalya’da hiç bulunmadı. Yine Viyana, Fransa ve İngiltere oralardan etkilendiğini de görebiliyoruz. İtalya’nın kadim şehirlerini, İtalya’daki mimari çizimleri, İtalya’dan önemli şehirlerden mimari detayların fotoğraflanması, bunların hep bir arayışa cevap olacak şekilde bir bilgi bankası olarak padişahın önüne konduğunu gösteriyor. Yani Yıldız albümleri dediğimiz zaman sadece dış dünyada ne olup bitmiş olduğunu anlamak değil, birbirinden çok farklı bilim dallarını ilgilendiren bir merak silsilesinin birikimi var. O yüzden Yıldız albümlerini de zikretmeden geçmemek gerekir”.
Yıldız Fotoğraf Albümleri’nin Milli Saraylar Başkanlığı tarafından tarandığını da hatırlatan Yıldız, 924 albümden oluşan ‘‘36 bin 500 fotoğraf internette görülebiliyor” bilgisini veriyor.
YAĞMADAN KURTULAN KÜTÜPHANE
II. Abdülhamid’in 1909 yılında tahttan indirilmesinden sonra bu önemli kütüphanenin akıbeti hakkında ise Yasin Yıldız şu bilgileri paylaşıyor:
“Kütüphane, Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından Yıldız Sarayı’nda şanslı olarak ayakta kalan bölümlerden birisi diyebiliriz aslında. Şöyle ki: ‘Abdülhamid tahttan indirildikten sonra Selanik’e ailesiyle birlikte sürgüne gönderildi. Bu dönemde ise Yıldız Sarayı boş kalıyor. İşte o dönemde tarihte Yıldız Yağması olarak bilinen olay yaşanıyor. Bu hadise üzerine pek çok akademik çalışma da yapılmıştır. Bu çalışmalardan bu hadiseyle ilgili ayrıntılı bilgiler de ortaya çıkarılmıştır. Mesela bu yağmalama sırasında saraydaki bazı koleksiyonların zarar gördüğünü öğreniyoruz. Bazı koleksiyonlar sarayın dışına dağılıyor. Bu tarihi vakıadan şunu anlıyoruz ki kütüphane korunmuş, çok küçük zararlarla bu yağmalama hadisesini atlatmış. Çünkü dönemin saray kütüphanecisi buna mâni olabilmiş. O dönemde kaleme alınmış hatıralarda da bu olaya değiniliyor. Ardından Cumhuriyet’in ilanından sonra yani 1924 yılından sonra Yıldız Sarayı’nın binaları farklı kurumların kullanımına veriliyor. Kütüphane ise o yıllarda Darülfünun olarak hizmet veren eğitim kurumlarından İstanbul Üniversitesi’ne taşınıyor.”
Bu önemli kütüphane İstanbul Üniversitesi bünyesinde uzun yıllar korundu. Dört yıl kadar önce Milli Saraylar Başkanlığı ile İstanbul Üniversitesi arasında imzalanan bir protokolle kütüphanenin tekrar Yıldız Sarayı’na taşınmasına karar verilmiş ve bu çerçevede tüm hazırlıklar yapılmış. Kütüphanenin İstanbul Üniversitesi’nin bünyesinde olduğu yıllarda dijitale de aktarıldığını ifade eden Yasin Yıldız, “Aradan geçen yıllarda İstanbul Üniversitesi tabii dijitale aktarmıştı ama takdir edersiniz ki teknoloji değişiyor. Son teknolojiyle Yıldız fotoğraf albümlerinde olduğu gibi Milli Saraylar olarak eserleri tekrardan dijitale aktarıp kullanıcıların hizmetine sunacağız” değerlendirmesini yapıyor.
KÜTÜPHANE ZARAR GÖRDÜ MÜ?
28 Şubat döneminde kütüphanenin zarar gördüğüyle ilgili çıkan haberleri ise Yasin Yıldız şöyle değerlendiriyor:
“Zaten o zaman ve sonrasında bu olaylar medyaya da yansımıştı. Bazı eserlerin kütüphaneden çıkarıldığıyla ilgili. Zannediyorum İstanbul Üniversitesi ve Atatürk Kitaplığı bu dağılan kitapların bir bölümünü o dönem piyasadan toparlamıştı. Gerisi ile ilgili ise konuşmak için şimdilik biraz erken. Çünkü şu an kütüphanenin orijinal kayıt defterleri Latin harflerine aktarılıyor. Bu işlemden sonra aradan geçen yüz yıllık zaman diliminde neler olmuş, ortaya çıkacak. Çünkü İstanbul Üniversitesi de sayımlarını bu zaman dilimine kadar yapmış, onların envanter kayıtları da elimizde. Şimdi biz de hem sayım yapıyoruz hem de bu defterleri karşılaştırıyoruz. Karşılaştırıldıktan sonra ortaya çıkan tabloyu tabii ki Bilim Kurulumuzla paylaşacağız. Bilim Kurulumuzla netleştirdiğimiz hususlar çerçevesinde de ne kadar bir kayıp olmuş, ne kadarı ulaşamamış veya ne kadarı buradan başka yerlere gitmiş onları tespit edeceğiz. İki kütüphanenin toplu bir fotoğrafı çekildikten sonra verilmiş bir zarar veya kayıp varsa ortaya çıkacaktır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Yıldız Sarayı’nın yağmalanması sırasında ve sonrasında ne tür kayıplar olduğu bu mukayese sonucunda ortaya çıkacaktır. Ancak şunu biliyoruz ki bu tarihi mirasımız olan kütüphane yağmalanmadan minimum zararla kurtarılıp üniversiteye taşınmış diyebiliriz”.
ETKİLEYİCİ BİR KÜTÜPHANE
Kendisi de kitaplara son derece düşkün bir isim olan Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız’ı II. Abdülhamid’in kütüphanesindeki hangi kitaplar etkiledi acaba? Bu sorumuzu ise Yıldız şöyle cevaplıyor:
“Buraya bir bütün olarak baktığımızda yani kütüphanenin mobilyalarından koleksiyonuna kadar heyecan verici bir kütüphane. Çünkü koleksiyonunda eserler var, mobilya var, tekstil eserleri var. Birbirinden çok farklı saatler var. Maketler var. Haritalar var. Yani sadece kitaptan ibaret değil burası. Hatta yağlıboya tablolar bile var. Bu çok önemli kütüphaneyi başta da dediğim gibi bir arada görmek beni çok etkiledi. Yani 100 yıl sonra bu önemli kütüphanenin orijinalinde olduğu gibi bir araya getirilmiş olması çok heyecan verici. Kütüphanede dolaşırken sanki 1900’lü yılların başında o kütüphanenin içindeymişsiniz gibi kendinizi hissediyorsunuz. Eserlere gelince: Beni bu kütüphanede etkileyen aslında pek çok eser var. Ama elbette her kitapsever gibi ben de özellikle erken dönem yazmalarını görmekten çok etkileniyorum. Mesela Firdevsi’nin minyatürlerle bezeli ve Sultan III. Murad’a hediye edilmiş Şehname’si özellikle dünya çapında önemli bir kitap ve bu eserin minyatürlerini yakından görmek büyük heyecan verdi. Matrakçı Nasuh’un yine minyatürlerle bezeli eserini görmek çok etkiledi.”
Kütüphanenin koleksiyonundaki pek çok önemli eseri sergilemeye başladıklarını ve bu eserlere yerli ve yabancı ziyaretçilerin büyük ilgi gösterdiğini ifade eden Yıldız, eserlerin dönüşümlü olarak sergilenmeye devam edeceği bilgisini de paylaşıyor.